Bir sofi başkasına ait buğday tarlasına yanından geçerken bir başak koparır. Buğday tanelerini ağzına atıverir. Ama yutar yutmaz Allah korkusuyla irkilip secdeye kopanır ve “Ya Rab! Buğdayları sahibinden izin almadan yemekle günah işledim ne olurbu günahımın karşılığını bana bu dünyada ver!” diye yalvarır.Makbul saate rastlar,duası kabul edilir ve sofi kenarında durduğu buğday tarlasının içinde bir o yana bir bu yana koşup duran öküze dönüşür. Tarla sahibi buğdaylara zarar veren öküzü görür,elinde kocaman sopayla koşup gelir.Öküze iyi bir sopa çekiptarladan çıkarır.Ama bakar ki , sahip çıkan yok;boynunabir urgan bağlayıp eve getirir.Bir süre sonra da sahipsiz öküzü sabana koşup saşıtır, yıllarca eziyet eder. Öküzü bir gün ayağı çukura takılıp kırılınca keser, etini yiyip derisiniden davul yapar , kurukafasına da bostana korkuluk diker.Yıllarca kışın karında, yazın sıcağında kurukafa korkuluk yapar. Bir gece sasbaha yakın iki kişi bostana hırsızlığa gelir.Topladıkları sebze ve meyveleri çuvala doldururlarken korkuluğa takılı kurukafa kahkahalarla gülmeye başlar.Kurukafanın güldüğünü gören hırsızların korkudan dizlerinin başı çözülür,oradadonup kalırlar.Gün ışıyıp da sahibi bostana gelince korkudan donup kalmış iki hırsızı yakalar ve “Bre utanmazlar! Hırsızlık yapıyorsunuz, bir de beni gördüğünüz halde kaçmıyorsunuz! Bu ne arsızlık?” diye sorunca hırsızlar kekeleyip kurukafanın kendilerine kahkahalarla güldüğünü, korktukları için kıpırdayamadıklarını söylerler.Bostancı inanmaz, “Haydi oradan,hiç kurukafa güler mi?” der.Sonra öküzün kurukafa da yanına alıp hırsızları kadıya götürür.Kadı kuru kafaya “Konuş ey öküzün kellesi! Neden güldün bu hırsızlara?” der.Kurukafa dile gelip der ki: “Nasıl gülmeyeyim? Ben birkaç buğday tanesi sahibinden habersiz yedim, cezamın dün yada verilmesini diledim;başıma gelmeyen çile,eziyet kalmadı! Hâlâ azap çekerler diye düşündüm de güldüm!”
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır , vaktinizi ve neşenizi çalarlar

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder